Hekimler tacir mi yoksa hastane çalışanı mı yoksa serbest meslek mensubu mu?
Bu soru Özel Sağlık Kuruluşları kadrolusunda görev yapan Şirket Ortağı Hekimler ile ilgili…
23.04.2015 tarihinde yayınlanan 6645 Sayılı Torba Yasa ile 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenen Ek Madde 10 ile Özel Sağlık Kuruluşlarında Kadrolu görev yapan Şirket Sahibi Hekimlerden Hekimlik Hizmet Alımına izin verildi.
“Hekimlik Hizmet Alımı” sadece 5510 sayılı Genel Sağlık Sigortası Kanununda tanımlandı ve ile ilgili diğer yasal mevzuatta netleşmediğinden tartışmaları da beraberinde getirdi. .
Sadece özel muayenehanesinde hekimlik yapan kişinin durumu net; burada Hekim, Serbest Meslek Mensubudur…
Hasta , Hekime direk başvurmak ister, muayenehanesine gider ve bu işlemde Hasta ile Hekimin arasındaki ilişki hukuken “Vekalet Sözleşmesi” olarak tanımlanır.. Hekim kendi nam ve hesabına çalışır. Bu çalışma tarzında sorun yok, karmaşa da yok..
Karmaşa; Hekimlerin Özel Sağlık Kuruluşlarında Kadrolu Hekim olarak hasta kabul etmesi durumunda başlıyor. Ve bu durumda sunulan hizmet;
“Hekimlik Hizmet Alımı” diye tanımlanabilir mi?
Bu sorunun cevabını arıyoruz…
“Özel Sağlık Kuruluşunda Kadrolu Hekim ile Özel Sağlık Kuruluşu arasındaki ilişki nedir?” sorusuna verilecek cevap;
“Hekimlik Hizmet Alımı” sözleşmesinin içeriğinin belirlenmesinde önemlidir, kanaatindeyim.
Özel Sağlık Kuruluşları, yasal mevzuat çerçevesinde ilgili yönetmelikler kapsamında gerçek ya da tüzel kişilikler tarafından kurulan ticari nitelikli kuruluşlardır. Bu kuruluşlarda görev yapan Hekimler ise Sağlık Bakanlığı mevzuatına göre o kuruluşun Kadrolu Hekimleridir.
Yeni gelen kanuni düzenleme ile “Hekimlik Hizmet Alımı” noktasında Özel Sağlık Kuruluşlarındaki Kadrolu Hekimin pozisyonu nedir;
- Tacir,
- Esnaf,
- Yüklenici ya da Müteahhit,
- Hastaneye Bağlı Ücretli, Çalışan
- Hastanenin Alt Taşeron Firmasında Çalışan mıdır?..
Bu sorulara cevap bulmak için öncelikle sağlık hizmetlerinde sağlık kuruluşu, hekim ve hasta arasındaki hukuki ilişkiye bakmak lazımdır.
Özel Sağlık Kuruluşunda Kadrolu Hekimler tarafından sunulan sağlık hizmetinde 3 taraf var… Hekim, Özel Sağlık Kuruluşu ve Hasta tarafı…
Hasta, Özel Sağlık Kuruluşunda görev yapan Hekime başvuruyor.
Bu durumda Hasta ile Özel Sağlık Kuruluşu arasında oluşan hukuki ilişki; karma nitelikte olan bir Hasta Kabul Sözleşmesidir.
Tedavi olmak için Özel Sağlık Kuruluşuna Başvuran Hasta; her ne kadar Hekime hukuken sözel nitelikte vekâlet vermiş olsa da;
Özel Sağlık Kuruluşunun da sunulan bu sağlık hizmetinde; kadrolu hekim bulundurmaktan kaynaklı istihdam eden olarak hukuki açıdan müteselsil sorumluluğu var.
Çetrefilleşme bu noktada başlıyor…
Özel Sağlık Kuruluşunun Kadrolu Hekimi ücretli /çalışan değilse nedir….
Tacir sayılabilir mi?
Ya da “Hekimlik Hizmet Alımı” yasa ile tanımlandığına göre bu yeni durumda Özel Sağlık Kuruluşu “İşin Sahibi”; Kadrolu Olan Hekim ise “ Yüklenici-Müteahhit” olabilir mi?
İşte bu soruların cevabı kanaatimizce net değil… Çünkü
1- Hekimlerin Tacir Sayılması Neticesi Hasta Hakları Açısından Durum:
Özel Sağlık Kuruluşu ile Kadrolu Hekim arasında bir “Hizmet Alımı Sözleşmesi” olursa bu durumda da Hekim; Türk Ticaret Kanununa göre Tacir sayılır.
Hukuken basiretli bir tüccar gibi davranmak zorunda…
Ve Kadrolu Hekimler ile imzalanacak “ Hekimlik Hizmet Alımı” sözleşmesine göre Şirket Ortağı Hekimin Şirketi; bu sözleşmede Yüklenici durumda gözüküyor ve işin sonucu için eser taahhüttü vermiş oluyor.
İşte ip burada kopmaya başlıyor.
Oysa hekimlik mesleği gereği Hekimin; basiretli tüccar sıfatı ile yaptığı teşhis ve tedavileri hakkında garanti verme şansı yok.
Dolayısıyla Özel Sağlık Kuruluşunda hasta kabul eden Kadrolu Hekimin mesleki sorumluluktan kaynaklanan hakları; hekim aleyhine olacak şekilde geriye gidiyor. Ve Özel Sağlık Kuruluşunun hasta tedavisi esnasında olabilecek hatalardaki kurumsal sorumluluklarından da hekim sorumlu hale gelebilir.
Diyebilirsiniz ki bu durumu Hekim ile Hizmet Alımı Sözleşmesi imzalayan Özel Sağlık Kuruluşu sözleşme detaylarında çözebilir..
İşte bu durumda da bu sözleşme içeriği; ileride Hekim ile Özel Sağlık Kuruluşu arasında açılabilecek davalarda Hekimin çalışan mı yoksa hizmet alımı yapılan yüklenici mi olduğuna karar verirken daha da önem kazanacak demektir.
Ama olaya 2 boyutlu yani Hekim ile Özel Sağlık Kuruluşu arasında yapılan anlaşma olarak bakınca durum farklı gözüküyor… Hekimlik Hizmet Alımı yapılabilir gibi duruyor… Burada önemli olan; hukuken Hasta boyutunu unutmamaktır.
Hasta Hakları açısından bu yeni yasal düzenlemeye bir daha bakmak ve yeni düzenlemeye paralel “Hekimlik Hizmet Alımı” ile ilgili olarak Hasta Hakları açısından da ek düzenlemelerin yapılması gerektiği kanaatindeyim.
Yoksa Hastalar tarafından açılan davalar; yeni düzenleme sonrası sermayesi yetersiz Hekimlik Hizmeti Sunan Şirketler üzerinde rücu yolu ile kalabilir ve mağdur Hastalar olabilir…
2- “Hekimlik Hizmet Alımı” Sunan Şirketlerin Sağlık Hizmeti Ruhsatı Konusu:
02.1.2014 tarihli 6514 Sayılı Yasanın 46. Maddesi ile 3359 Sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 11 diyor ki:
“ … Ruhsatsız olarak sağlık hizmeti sunan veya yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti verdirenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır…”
Yasa da tanımlanan ruhsatsız sağlık hizmeti; bu net hali ile Hekimin Diplomasını ruhsat yerine sayıyor mu?
Bu açıdan da “Hekim Ortaklı Şirketler” aracılıyla sunulan sağlık hizmetini ek yapılacak yasal düzenlemeler ile netleştirmek lazım diye düşünüyorum.
Zira halen 5510 Sayılı Yasa dışında Maliye Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının konuya net bakışlarını gösteren bir düzenleme de yok diyebiliriz…
Ve hatta Ülke genelinde çelişkili uygulamalar da var…
Sağlık Bakanlığı kanuni düzenleme sonrasında Özel Sağlık Kurumlarında Çalışan Hekimlerin 4 B kapsamında kabul edilerek kadrolu kapsamda Personel Çalışma Belgesi düzenlenebileceğini resmi yazı ile bildirdi.
Gelin görün ki özellikle İstanbul dışında taşradaki bazı İl Sağlık Müdürlükleri Hekimlere 4 B kapsamında çalışma belgesi düzenlemiyor ve illa ki 4 A sigortalılığı istiyor…
Ki bu durum bile yeni yasal tanımlamanın; uygulamada nasıl olacağı ile ilgili daha da tartışılacağını gösteriyor…
“Hekimlik Hizmet Alımını” bu haliyle sadece Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu vb yasal düzenlemeler çerçevesinde yapabilmek için zorlamak; ileri de doğabilecek sıkıntılara göz kapamak gibi olabilir.
Doğabilecek sıkıntılar ile ilgili her Özel Sağlık Kuruluşu; Mali ve Hukuk Müşavirlikleri ile konuyu kendi kurum şartlarına göre ayrı ayrı değerlendirmelidir.
Özel Sağlık Kuruluşlarının her zaman başvurduğu birbirinden kopya çekerek uygulama yapması ileri de kendileri için sıkıntı yaratabilir.
Hatta Özel Sağlık Sektörü; 4 A’lı olup ta aynı Sağlık Kuruluşuna SMM düzenleyen hekimler için sağlık kuruluşlarında devam eden Maliye Denetimlerini de unutmamalıdır…
Bu kadar tartışacağımıza daha kolay bir ÇÖZÜM yolu bulunabilir.
“Hekimlik Hizmet Alımı” düzenlemesi ile kurgulamaya çalışılan;
Özel Sağlık Kuruluşlarını sağlık hizmeti sunan ticari organizasyon yapısından çıkarıp;
Hizmet alanlarını “Hekim Ortaklı Şirketlere” kiralayan Sağlık AVM Kuruluşlarına dönüştürme görüntüsünden uzaklaştırmak gerekir.
Aslında bu konuyu çözecek en önemli nüans;
“Özel Sağlık Kuruluşlarında Çalışan Hekimler, Serbest Meslek Mensubu Olarak Kabul Edilebilir mi?” konusunda yapılacak yasal düzenlemeler de gizlidir…
Çünkü “Hekimlik Hizmet Alımı” nı bu haliyle Serbest Meslek İcrasından farklı kılan nedir?
Bu açıdan Hekimlik Hizmet Alımı konusunu bir daha değerlendiriniz. Ve fark olmadığını göreceksiniz…
Halen geçerli olan Gelir Vergisi Kanununa göre Serbest Meslek Mensubunun tanımı nettir…
Kanuni tanıma göre Serbest Meslek Faaliyetinin ana unsurları;
“..Sermayeden ziyade şahsi çalışmaya, bilimsel veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanması,
Faaliyetin ticari özellikte olmaması,
Bir işverene tabi olmaksızın kişisel sorumluluk altında, kendi nam ve hesabına yapılması…”
Bu yasal tanıma göre;
“Hekimlik Hizmet Alımı” ile “Serbest Meslek İcrası” arasındaki ortak noktalar: Hekim;
- Şahsi çalışma ile bilimsel mesleki bilgi ve ihtisasa dayalı iş görür.
- İşverene tabi olmaksızın kişisel sorumluluk altında çalışır; örneğin hastalarına karşı vekâlet sözleşme ilişkisinden dolayı şahsi sorumluluğu vardır.
- Hizmet sunduğu Özel Sağlık Kuruluşunda hak ediş sistemi ile kazandığı için kendi nam ve hesabına çalışır.
Ortak olmayan farklı nokta nedir: “ faaliyetin ticari özellikte olmaması”
İşte bu noktadan baktığınız da; Özel Sağlık Kuruluşlarındaki Kadrolu Hekimler serbest meslek mensubu sayılabilir.
Çünkü ticari faaliyette bulunan Özel Sağlık Kuruluşudur, Hekim hizmetini nerede sunarsa sunsun Hekimlik İcrası ticari faaliyet değildir.
Aslen son yapılan yasal düzenleme ile Hekimlik Mesleği “Ticari Özellik” kazanmıyor mu?
Maliye Bakanlığı bir yasal değişikliğe imza atsa ve Gelir Vergisi Kanununda tanımlı olan serbest meslek mensubu tanımına şöyle bir cümle eklese:
“…Özel Sağlık Kuruluşlarında görev yapan hekimlerde Serbest Meslek Mensubu kabul edilir…”
Hekimler bu çözümü daha rahat kabul ederler, hem de Özel Sağlık Kuruluşlarının istihdam maliyet yükü azalır, sorunlar da daha hızla çözülür ve Özel Sağlık Kurumları da sağlık hizmeti sunan kuruluş olma özelliğini kaybetmeyeceklerinden Hasta Hakları da korunmuş olur…
Ayrıca Hekimler tüzel kişilik yani şirket kurduklarında bu şirketleri şehir değiştirmeleri durumunda beraberlerinde taşımak zorundalar oysa serbest meslek mensubu olarak bu işi yapsalar bu külfetten te kurtuluyorlar…
Hekim, nerede olursa kendi nam ve hesabına çalışan bir meslek grubudur.
En iyi kanıtı da bunu Sağlık Bakanlığı bile kabul ediyor…
Nasıl mı; “ performans ödemeleri yaparken her bir tıp dalının işlem puanları aynı mı, her bir hekim aynı tutarda performans ücreti alıyor mu?”
Saygılarımla…
Dr. Feza Şen
Bursa Sağlık Kuruluşları Derneği
Tıp fakültesi mezuniyeti sonrası İşletme Fakültesinden Sağlık Bilimleri Yönetimi Uzmanlığımı MBA tamamladım. 1997 yılından bugünlere Özel Sağlık Sektöründe durum tespitleri, kurulum, işletim, yönetim ile ARGE ve ÜRGE safhalarında geleceğe dair projelendirmeler üzerine çalışmaktayım.. 0 532 277 88 27 – fezasen@megamed.org – info@fezasen.com
Yorum yaz